27 Şubat 2012 Pazartesi

FECR Suresi




 FECR / 89 (15-30)

İNSANA GELİNCE, ne zaman Rabbin onu, cömertliğiyle ve hoşnut olacağı bir hayat bağışlamakla denese, “Rabbim, bana karşı [ne kadar] cömertmiş!” der;ama geçim vasıtalarını daraltarak onu denediği zaman ise, “Rabbim beni küçük düşürdü!” di(ye sızlanı)r. Ama hayır, hayır, [ey insanlar, bütün yaptıklarınızı ve yapmadıklarınızı bir düşünün:] siz yetime karşı cömert değilsiniz,muhtaçları doyurmaya birbirinizi teşvik etmiyorsunuz, [başkalarının] mirasını aç-gözlülükle yiyip bitiriyorsunuz,ve sınırsız bir sevgiyle malı-mülkü seviyorsunuz!

Peki, [Hesap Günü nasıl davranacaksınız,] yeryüzü ardarda sarsılıp paramparça olduğunda,ve Rabbin[in haşmeti] ortaya çıktığında ve melekler [gerçek hüviyetleriyle] saf saf olduklarında? İşte o Gün cehennem [gözönüne] getirilip konacak; o Gün insan [yaptığı ve yapmadığı her şeyi] hatırlayacak: ama bu hatırlamanın ne faydası olacak ona?O, “Âh, keşke [gelecek] hayatım için önceden bir hazırlık yapsaydım!” diyecek.Hiç kimse Allah'ın o Gün [günahkarlara verdiği] azap gibi azap veremez;ve hiç kimse O'nun gibi bağlarla bağlayamaz. [Ama dürüst ve erdemlilere,] “Ey iç huzuruna ermiş olan insanoğlu!” [diye seslenecek Allah,]“Rabbine O'ndan hoşnut kalmış ve [O'nu] hoşnut etmiş olarak dön:gir, öyleyse Benim [öteki sadık] kullarımla birlikte,gir cennetime!”

Allah`in "...gir cennetime!" dedigi sadik kullarindan olmak dilegiyle insallah...

amin

24 Şubat 2012 Cuma

ben denize hâlâ inanıyorum / Hakan Albayrak

                                                                                       ben denize hâlâ inanıyorum

                                                                                       fondaki şarkı bitti yavrum
                                                                                       pilotun apandisiti patladı
                                                                                       uçak düşüyor
                                                                                       ve birlikte ölmek kulağa hoş gelse de
                                                                                       ben atlamayı tercih ediyorum
                                                                                       olur ya denize düşerim
                                                                                       bir gemi geçer

                                                                                       Hakan Albayrak
                                                                                       (1991)
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
*Fotograf, gun bitmek uzereyken, Londra semalarinda cekilmistir.

23 Şubat 2012 Perşembe

Tahammül mü hoş görmek mi? / Hayrettin Karaman

Bir Müslüman imkanlar ve şartlar elverdiği takdirde İslam ahkâm ahlak ve âdâbının hakim olduğu, kimsenin aleni olarak bunları çiğneyemediği bir toplumda yaşamak ister. Yine imkan bulduğunda, şartlar müsait olduğunda, düzelteyim derken bozma ihtimali bulunmadığında, daha büyük sakınca doğurmadığında her Müslüman, aleni (açıkça, kamuya açık yerde) dine, ahlaka, âdâba aykırı bir davranışa -engellemek veya ıslah etmek maksadıyla- müdahale etmekle yükümlüdür.
İslam'a inanmayanlar kendi inançlarını serbestçe uygulayabilirler; ama bu uygulama Müslümanların hayat, ahlak ve dindarlıklarını, nesillerin eğitimini olumsuz etkileyecekse -İslam toplumunda- "onların aykırı filleri için özel mekanlar ihdas edilmek gibi" tedbirlere başvurulur.
Bir Müslüman yukarıda özetlediğim imkanlardan mahrum ise, çok dinli, çok kültürlü, çok ahlak anlayışlı bir toplum içinde yaşamak durumunda kalmış ise ne yapacaktır?
Şartlar müdahaleye ve düzeltmeye müsait olmadığına göre bunu yapamayacaktır.
Şartlar, ötekilerden ayrı bir mekana yerleşip orada kendi inancına göre yaşamaya elverişli değilse bunu da yapamayacaktır.
Geriye beraber, yan yana yaşama şıkkı kalıyor.
Şimdi bir apartmanda, bir sokakta, bir mahallede eşcinselinden sarhoşuna, nikahsız birlikte yaşayanından (zina edenlerden) kumarcısına, Müslümanları sevmeyenlerden düşmanına, sokakta sevişenden çıplağına... kadar birçok insanla yan yana yaşıyoruz. Peki dindar Müslümanların bu insanlara karşı iç ve dış tavırları ne olacaktır?
İç tavırdan başlayalım:
Müslüman bu davranışları asla beğenemez, bu fiillerden nefret eder, imkan bulsa düzeltme ve engelleme niyetini muhafaza eder.
Dış tavır olarak da dine, ahlaka ve âdâba aykırı davranışı çekinmeden, gözünün içine baka baka, meydan okurcasına sergileyen insanlara cesaret verecek, davranışlarını meşrulaştıracak tavırlardan sakınır. Onlar kötü halleri içinde iken en azından tebessümünü esirger.
Durum böyle olunca çoğulcu bir toplumda yaşayan Müslümanın farklı olanlarla zorunlu ilişkisinin adına ben ısrarla "hoşgörü" değil, "tahammül" diyorum.
Bu yazıma tepki gösterecekler, "bu ayrımcı, bölücü, birlik ve beraberliği zedeleyici" bir yazı diyecekler olacak; bunu biliyorum. Ama bir Müslüman, farklı olanlarla arasındaki farkın "farkında olmak" mecburiyetindedir ve dindarlık bakımından en önemli tehlike bu "farkında oluşun" ortadan kalkmasıdır. Şartlar öyle getirdiği için farklılığa tahammül ederek, kimsenin -düzen tarafından verilmiş- hak ve hürriyetine müdahale etmeden yaşamak başkadır, hoş olmayanı hoş görmek başkadır.
                                                                                                                                 Hayrettin Karaman

http://yenisafak.com.tr/Yazarlar/?i=28484&y=HayrettinKaraman
Hayrettin hocanin gelen elestirilere kosesinde verdigi cevaplar:
http://yenisafak.com.tr/Yazarlar/?i=28613&y=HayrettinKaraman
http://yenisafak.com.tr/yazarlar/?i=28622&y=HayrettinKaraman

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
not: Hayrettin Karaman bu yaziyi 7 Agustos 2011 de kaleme almisti. Cok begenerek okumustum, tekrar okuyorum, unutmamak unutturmamak bagbinda. Muslumanlar olarak, "tavrimizi" her mekan ve ortamda, ciddi manada alabilenlerden olmak umidiyle insallah diyorum!

21 Şubat 2012 Salı

Bakara Suresi

262-Allah yolunda mallarını harcayan ve sonra iyiliklerini başa kakıp [muhtaç kişinin duygularını] inciterek [bu] harcamalarının değerini düşürmeyenler mükâfatlarını Rableri katında bulacaklar; onlar için artık ne korku vardır, ne de üzüntü.
263-
Gönül alıcı bir söz ve başkasının eksiğini gizlemek, peşinden incitmenin geldiği bir yardımdan daha hayırlıdır; ve Allah Kendi Kendine yetendir, tahammül (hilm) Sahibidir [cezalandırmadan önce fırsat tanıyandır].
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
262-They who spend their possessions for the sake of Allah and do not thereafter mar their spending by stressing their own benevolence and hurting [the feelings of the needy] shall have their reward with their Sustainer, and no fear need they have, and neither shall they grieve.
263-A kind word and the veiling of another`s want is better than a charitable deed followed by hurt; and Allah is self-sufficient. forbearing. 

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
الَّذِينَ يُنْفِقُونَ أَمْوَالَهُمْ فِي سَبِيلِ اللَّهِ ثُمَّ لَا يُتْبِعُونَ مَا أَنْفَقُوا مَنًّا وَلَا أَذًى ۙ لَهُمْ أَجْرُهُمْ عِنْدَ رَبِّهِمْ وَلَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا  هُمْ يَحْزَنُونَقَوْلٌ مَعْرُوفٌ وَمَغْفِرَةٌ خَيْرٌ مِنْ صَدَقَةٍ يَتْبَعُهَا أَذًى ۗ وَاللَّهُ غَنِيٌّ حَلِيمٌ

Marti gelir, basina konar

Cok dusunmenin sonu..! = )



( Fotograf London Hayde Park`ta cekildi. Martiya bakmaktan bustun sahibinin kim olduguna bakmayi unutmusum = )

20 Şubat 2012 Pazartesi

Mısır Piramitleri / Ali Şeriati


Mısır Piramitleri / Ali Şeriati

En büyük isteğim Mısır Piramitleri’ni görmekti. Piramitleri gördükten sonra bütün o merakım, hayranlığım ve şevkim aniden kırıldı, o görkemli yapılar gözümde ve gönlümde yıkılıp gitti, hayallerim suya düştü. Medeniyete olan imanımı hemen orada, Nil Nehri’ne saldım, o binlerce yıllık yalanları da Mısır’da esen yellere teslim ettim.

Bu yaz ağustos eylül aylarında Mısır’a ayak atar atmaz hemen dünyanın yedi harikasından biri olan Piramitlere koştum. Hem de burayı görmeye muvaffak olduğum için mutluluk ve heyecan dolu duygular içinde… Kılavuzun peşinden, anlattıklarını kaçırmamak için kulak kesilmiş gidiyorum. Piramitlerin yapısı, tarihi, şaşırtıcılığı, güzellikleri ve sırları!

Şaheserleri gösterdi bana, anlatıyordu: beş bin yıl önce, köleler, ortalama iki ton ağırlığında sekiz yüz milyon adet büyük kaya parçasını Esvan’dan Kahire’ye getirdiler. Bunlardan dünyanın harikaları arasında yer alan altısı küçük, üçü büyük toplam dokuz piramit inşa ettiler!

Beş bin yıl önce, Firavunları ve kraliçeleri içinde defnetmek için sekiz yüz milyon kaya parçasını, dokuz yüz seksen kilometrelik mesafeden Kahire’ye getirdiler, üst üste ördüler ve piramitleri inşa ettiler!

Piramitlerin her birinde, en iç kısımda mezar odasının bulunduğu kısım çok büyük bir kısım olmasına rağmen, sadece altı adet kaya parçasından oluşmaktadır. Bu kayalar da tek parça olup hamdır. Kayaların dördü mezar odasının dört duvarını oluşturmaktadır. Diğer iki parça da odanın taban ve tavanını… Tavanı oluşturan kaya parçasının çap ve ağırlığını tasavvur etmek için bu kayanın cinsinin mermer olduğunu, piramitlerin en tepesine kadar iki tonluk milyonlarca taşın bu tavan üzerinde yükseldiğini ve bu tavanın beş bin yıldır bu ağırlığı kaldırdığını düşünmemiz yeterli olacaktır.

Bu muazzam hadise, bu şaheser karşısında dehşete kapılmıştım ki bir de ne göreyim!400-500 metrelik mesafede birbirine karışmış, üst üste yığılmış kayalar gördüm. Kılavuza sordum: Onlar da ne böyle? Pek önemsemez bir tavırla:’Bir şey değil, bir avuç taş!’ dedi. Dedim ki; bunlar da üst üste örülmüş taşlardır, bunlar da mı önemli değil! Ben onların ne olduğunu bilmek istiyorum. Doğru cevap vermek zoruna gidiyordu. Orayı da görmek istemeyeyim diye beni baştan savmak istediğini anlamıştım. Zira hava çok sıcaktı, yer ise kayalıktı ve oraya giden yol yoktu. Kimsenin oraya gitmediği belliydi.

Fakat hayat tecrübesi bana; kitapalrda, insanlarda, ayetlerde, rivayetlerde, eserlerde, fikirlerde ve daha çok toplumlarda ve tarihte, kısacası her yerde ‘kayıpların’ ve ‘sanıkların’ peşinden gitmem gerektiği öğretilmişti. Zira değerler genellikle az konuşulan, pek söz konusu edilmeyen şeylerle mevcuttu. Çünkü değerler ya gizlenir ya da kötülenirdi.

Piramitleri bıraktım, onlarla ilgili tüm kitaplarda ve dergilerde zaten var olan bilimsel açıklamaları da dinlemedim. Kılavuza dedim ki; ben hiç bir açıklama istemiyorum, sadece oranın ne olduğunu bana söyle, yeter. Dedi ki: ‘Oralar büyük oyuklar ve tüneller gibi yerin derinliğinde açılan ve kilometrelerce uzanan mezarlardır.’ Kimlerin mezarı, diye sordum.‘Bu piramitleri inşa edenlerin mezarları’ diye cevap verdi ve ekledi: ‘Ortalama yüz otuz yıl boyunca her gün bin köle bu muazzam büyüklükteki bu kayaları bin kilometrelik mesafeden buraya taşıyordu. Her gün yüzlerce köle bu ağır yükün altında can veriyordu.’ Kölelik sistemi ‘Şevartnazze’nin deyimiyle tekerleğin ve kaldıracın icat edilmemesine sebep oldu. Zira ucuz kölelerin varlığı onların tekniğe olan ihtiyaçlarını ortadan kaldırıyordu. Evet, bu zalim sistem en ufak bir merhamet duygusu taşımadan kölelerin ezilmiş, parçalanmış cesetlerini çukurlara doldurup yerlerine başkalarını getiriyordu.

19 Şubat 2012 Pazar

Kitap

Kitap, sükunete ihtiyaç duyduğunda sakin, kelam etmek istediğinde beliğdir. Meşgulsen sana müdahale etmez, lakin kendini yanlız hissediyorsan sana refakat eder. Sana asla yalan söylemeyen, yaltaklanmayan bir dosttur; senden asla sıkılmayan bir yoldaştır.

Cahiz ( Müslüman düşünür ve edebiyatçı)
8.yy, Basra, Irak

18 Şubat 2012 Cumartesi

Tekvîr Suresi

"GÜNEŞ, karanlığa gömüldüğünde,
ve yıldızlar ışıklarını yitirdiğinde,
dağlar kaybolup gittiğinde,
ve doğurmak üzere olan dişi develer başıboş bırakıldığında,
bütün hayvanlar bir araya toplandığında,
ve denizler kaynadığında,
bütün insanlar [yaptıklarıyla] eşleştirildiğinde,
ve diri diri gömülen kız çocuklarına sorulduğunda
hangi suçtan dolayı öldürüldükleri,
[insanların yapıp-ettiklerinin] dosyaları açıldığında,
ve gökyüzü açılıp ortaya serildiğinde,
[cehennemin] yakıcı ateşi parladığında,
ve cennet gözler önüne getirildiğinde,
[o Gün] her insan, [kendisi için] ne hazırlamış olduğunu görecektir!"
Tekvîr Suresi (81/1-14)
~~~ ~~~ ~~~ ~~~ ~~~
WHEN THE SUN is shrouded in darkness,
and when the stars lose their light,
and when the mountains are made to vanish,
and when she-camels big with young,about to give birth, are left untended,
and when all beasts are gathered together,
and when the seas boil over,
and when all human beings are coupled [with their deeds],
and when the girl-child that was buried alive is made to ask
for what crime she had been slain,
and when the scrolls [of men`s deeds] are unfolded,
and when heaven is laid bare,
and when the blazing fire [of hell] is kindled bright,
and when paradise is brought into view:
[on that Day] every human being will come to know what he has prepared [for himself]. 
AT-TAKWIR (81/ 1-14)
~~~ ~~~ ~~~ ~~~ ~~~ ~~~ ~~~ ~~~
إِذَا الشَّمْسُ كُوِّرَتْ

وَإِذَا النُّجُومُ انْكَدَرَتْ
وَإِذَا الْجِبَالُ سُيِّرَتْ
وَإِذَا الْعِشَارُ عُطِّلَتْ
وَإِذَا الْوُحُوشُ حُشِرَتْ
وَإِذَا الْبِحَارُ سُجِّرَتْ
وَإِذَا النُّفُوسُ زُوِّجَتْ
وَإِذَا الْمَوْءُودَةُ سُئِلَتْ
بِأَيِّ ذَنْبٍ قُتِلَتْ
وَإِذَا الصُّحُفُ نُشِرَتْ
وَإِذَا السَّمَاءُ كُشِطَتْ
وَإِذَا الْجَحِيمُ سُعِّرَتْ
وَإِذَا الْجَنَّةُ أُزْلِفَتْ
عَلِمَتْ نَفْسٌ مَا أَحْضَرَتْ
 

16 Şubat 2012 Perşembe

Peter Sanders photographer


      Fotografci Peter Sanders`in bir fotografi ve ayni zamanda kitaplarindan birinin de kapagi. Gordugum en guzel fotograflardan ve kompozisyonlardan biri.

 "Photography is a wonderful process - a gift from God - that has allowed me to learn so much about myself and the world around me. Its like chasing a moment, trying to capture a beautiful bird in flight." (Peter Sanders)

  http://www.petersanders.co.uk/index.php?category=home&choice=home&thumbs=blank

15 Şubat 2012 Çarşamba

Ali bak bu bomba, sakın dokunma!

        Biz cocukken hatirliyorum da, cocuk kufur nedir bilsin ama kufru kullanmamasi gerektigini de bilsin diye bir egitim modeli vardi. Ve bakin gorun ki ne duruma geldik, cocuk bomba ve cesitlerini bilsin ama dokunmamasi gerektigini de bilsin.

Zehra
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

'Ali bak bu bomba, sakın dokunma!'

Geçen yıl temmuz ayında 13 askerin şehit düştüğü Diyarbakır Silvan’da, İlçe Jandarma Komutanlığı’nın talebiyle ilçedeki tüm okullarda, çocukların bomba ve silahları tanıması için eğitim verilmeye başlandı.

Çocuklardan arazide bulduğu mühimmata yaklaşmamaları, jandarma ve polise haber vermeleri istendi.
Bölgede bulduğu bombalar nedeniyle çok sayıda çocuğun öldüğü ve bu çalışmanın faydalı olacağı belirtilirken, uzmanlar bu eğitimin çocukların silaha ilgisini artırmasından endişeli.

Silvan İlçe Jandarma Komutanlığı, “Patlayıcı Maddelerle İlgili Eğitim Çalışması” konulu resmi yazıyla Silvan İlçeMilli Eğitim Müdürlüğü’nden çocukların özellikle açıkta bulunan patlayıcılar konusunda bilinçlendirilmesi için eğitim başlatılmasını istedi.

İçerisinde; el bombası, havan topu, roketatar,mermi ve çeşitli mayın tiplerinin de yer aldığı 22 ayrı patlayıcının fotoğrafının da bulunduğu sunum Milli Eğitim’e gönderildi. Teklifi kabul eden Milli Eğitim Müdürlüğü, okullara yazı göndererek 27 bin öğrencinin bulunduğu 125 okula eğitimin başlatılmasını bir yazıyla bildirdi. Bomba ve silahları tanıtmak amaçlı eğitim, geçen hafta başlatıldı.

"Yararlı bir proje"

Bazı okullara asılan görsellerde, “Dikkat! Kara mayını. Arazide bulduğun mühimmata yaklaşma, başkalarının yaklaşmasına da müsaade etme. 155 Polis veya 156 Jandarma İmdat’a haber ver” diye de slogan yazıldı.

Gazete Habertürk’e konuşan bir eğitimci, “Bölgede, çöplerden de çıkabilen bu patlayıcılara karşı çocuklarımızı koruyabilmek amacıyla jandarmanın çalışmasını olumlu bulduk. Yalnız öğrenciler değil öğretmenlerimiz için de yararlı bir çalışma olacak” dedi.

Çocuk Hakları Merkezi ve Gündem Çocuk Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Emrah Kırımsoy ise Türkiye’nin BM Çocuk Hakları Sözleşmesi’ni onayladığını hatırlatarak, “Sözleşme protokolleri, silahlı çatışmalardan çocukların korunmasını da içeriyor. Çocukları koruma güdüsüyle bile olsa silahları, bombaları anlatmak silaha karşı ilgilerini daha da artırır” diye konuştu.

1990’dan bu yana tam 477 çocuk, buldukları bombaların patlaması, ateş açılması ya da mayın nedeniyle öldü. Türkiye’de Çocuğun Yaşam Hakkı 2011 Raporu’na göre, geçen yıl devletin ihmalleri nedeniyle 50 çocuk hayatını kaybetti. Karamayını ve askeri mühimmat nedeniyle ölen çocuk sayısı ise 2 oldu, 4 çocuk silahlı çatışmalarda öldü.

Dünyada da eğitim veriliyor

Tayland ve Kamboçya’da ilköğretim çocuklarına kara mayınları konusunda ders verilirken, uluslararası destekli programlarla, arazi mayınlarını ve yine silahları tanımaları sağlanıyor. Bu ülkelerde yine orta ve lise eğitimlerinde de aynı dersler geliştirilmiş olarak veriliyor. Pakistan’da ise FATA adındaki ulusal bir kuruluş, bir ilköğretim okulunda ders saatleri dışında kadınlara yine mayın konusunda eğitim veriyor.

Pakistan’ın Kurram bölgesinde yer alan Parachinar kasabasındaki bir devlet okulunda yıllardır kadınlara eğitim veriliyor. 50 kişilik bir öğrenci grubu bu konuda eğitim alıyor. Yemen’de ise Kızılhaç Örgütü, genç kızlara el bombaları, mayınlar ve diğer silahlar konusunda eğitim veriyor. Batı Afrika kıyısında yer alan ve iç savaşlara sahne olan Liberya’da da uluslararası kuruluşlar küçük yaştaki çocuklara kara mayınları konusunda eğitim veriyor.

http://www.timeturk.com/tr/2012/02/15/ali-bak-bu-bomba-sakin-dokunma.html

14 Şubat 2012 Salı

Secde Suresi


~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
إِنَّمَا يُؤْمِنُ بِآيَاتِنَا الَّذِينَ إِذَا ذُكِّرُوا بِهَا خَرُّوا سُجَّدًا وَسَبَّحُوا بِحَمْدِ رَبِّهِمْ وَهُمْ لَا يَسْتَكْبِرُونَ تَتَجَافَىٰ جُنُوبُهُمْ عَنِ الْمَضَاجِعِ يَدْعُونَ رَبَّهُمْ خَوْفًا وَطَمَعًا وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنْفِقُونَ فَلَا تَعْلَمُ نَفْسٌ مَا أُخْفِيَ لَهُمْ مِنْ قُرَّةِ أَعْيُنٍ جَزَاءً بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

15~BİZİM mesajlarımıza [gerçekten] inananlar, ancak, kendilerine tebliğ edildiği zaman önünde derin bir hayranlık ve saygıyla eğilenlerdir; [onlar,] Rablerinin sınırsız ihtişamını hamd ile yüceltenler ve asla büyüklük taslamayanlardır;
16~[onlar,] yataklarından [geceleri] kalkarak korku ve ümit içinde Rablerine yalvaranlardır ve kendilerine geçinmeleri için verdiğimizden başkalarına harcayanlardır.
17~[Böyle davranan müminlere gelince,] yaptıklarından dolayı mükafat olarak [öteki dünyada] onları şimdiye dek gizli kalan hangi mutlulukların beklediğini kimse tahayyül edemez.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
15. ONLY THEY [truly] believe in Our messages who, whenever they are conveyed to them, fall down, prostrating themselves in adoration, and extol their Sustainer`s limitless glory and praise; and who are never filled with false pride;
16. [and] who are im pelled to rise from their beds [at night] to call out to their Sustainer in fear and hope; and who spend on others out of what We provide for them as sus-tenance.
17. And [as for all such believers,] no human being can imagine what blissful delights, as yet hidden, await them [in the life to come] as a reward for all that they did.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

12 Şubat 2012 Pazar

BAŞLANGIÇ / Niyet / Zehra



Bu blog, sevgili annemin, aktif olarak kullandığım gmailin sunduğu buzz hizmetini kaldırmış olmasına duyduğu üzüntüden, aile bireylerimin bir kısmının yıllardır blog açmam konusunda yoğun ısrarlarından dolayı ve yine aile bireylerine toplu gönderdiğim e-mailleri blogta yayınlamamı istemeleri üzerine, Muhammed abimin ismime almış olduğu bu site, onlara "doğum günü hediyem" olarak açılmıştır. Hayırlı olması dileğiyle...

Ne kadar, teknolojinin sunmuş olduğu imkanları istediğim ve ihtiyacım olduğunu düşündüğüm kısmından yararlandığımı iddia etsemde, arkadaşlarım onların sahip olduğu sayfalarda hesabım olmadığı için ( ki bu hesapları zamanı israf etmeden, hayr yolunda ve paylaşımlarını arkadaşları görürken ayni zamanda Allah'ında gördüğünü bilerek paylaşımlar yapabilenlere helal olsun diyorum!) teknolojiyi pek kullanamadığım kanısındalar. Bense elimde bulunan şeyleri çok hızlı değiştiremeyen biri olarak, 2005`de açmış olduğum hotmail hesabımdan ve sonrasında Nurdan ablamın gönderdiği gmaile katılım daveti sonucu ( ki o zamanlar gmailde tanıdığınız yoksa, hesap açamıyordunuz ) açmış olduğum ikinci mail hesabından hala vazgeçebilmiş değilim. Ama gerçek ve en güzeli olduğuna inandığım mektup, kart, kargo, (telgrafı kullanmak hiç nasip olmadı) posta hizmetlerinden de, ilk okul ikinci sınıftayken Hüseyin hocamızın bizi götürdüğü postahaneyi gördüğümden beri mutlu birşekilde yararlanmaktayım.