14 Ağustos 2020 Cuma

Halalar ve Yeğenleri / Zehra


    Sen aya hayransın, bizse sana.. Sen kazlarla tek kale maç yapıyorsun, biz tribünlerden seni alkışlıyoruz.. Sen limonata satıyorsun, biz alıp içtiğimizde Bal Havuzu'ndan içiyor gibi oluyoruz.. Sen bayramı balonlarla, bayraklarla kutluyorsun, biz senin varlığınla kutluyoruz.. Sen uçakla, trenle, arabayla, uçurtmayla geziyorsun, biz sana bakarak geziyoruz.. Sen neşenle, hareketlerinle, iştahınla dedene benziyorsun, biz seni seyrederek mutlu oluyoruz.. Sen bindiğin atın, kuyruğuyla enseni gıdıkladığını söylüyorsun, biz o enseyi koklayıp öpüyoruz.. Ahmed Tarık, senin gibi kaç centilmen kaldı halacım, gülerken eliyle ağzını örten ve kendi vizesini, veda zamanı kendisiyle Chester'a gelmek isteyip vizesi olmadığını öğrendiği büyük teyzesine vermeyi teklif eden :) Rabbim korusun, bahtın açık olsun.. 
Kışlar hasret yazlar vuslat..

19 Temmuz 2020 Pazar

Ablalar ve Erkek Kardeşleri / Zehra



    Kaç gün batımına daha şahit olacağız beraber? Kaç akşam namazını daha çimlerin üzerinde cemaatle kılacağız? Kaç kere sarılıp hasret gidereceğiz? Kaç kere sevinç ve hüzünlerimizi, sevgimizi ve özlemimizi, hayallerimizi paylaşacağız? Kaç kere başımızı gökyüzüne çevirip yıldızları seyredeceğiz? Kaç kere beraber yürüyeceğiz, yüzeceğiz ve yeni yerler keşfedeceğiz? Kaç bardak çay içeceğiz ve dondurma yiyeceğiz? Kaç ağaca sırtımızı dayayıp muhabbet edeceğiz? Sınavlarından dolayı aramıza katılamayan kardeşimizi anıp, gönlümüzde taşıyacağız? Bilmiyorum.. Bildiğim, sizinle kardeşliğin böyle güzel olabileceğini hayal bile edememiş olduğum ve bu güzel kardeşlik için Rabbime teşekkür edip, şükrettiğim.. Ömer Faruk ve Fatih / İznik

29 Haziran 2020 Pazartesi

Teyzeler ve Yeğenleri / Zehra


    Kuşlara mızıka çaldırılıp neşeyle şarkı söyletilebildiği, köpek balıklarıyla beraber denizde yüzülebildiği, üç odalı bir evde her karşılaşmada selam verildiği, sık sık sarılındığı, kuaförcülük evcilik oynandığı, her fırsatta zıplanıldığı, birinin parmağı yaralandığında herkezin o parmağına yarabandı yapıştırıldığı, küçük anahtarların gizli bahçelerin kapılarını açtığı, gözlerin güldüğü, evde üç anne olduğu için herkezin belli bir süre sonra birbirine anne demeye başladığı, bazılarının erken yatıp erken kalktığı, uyanınca jimlastik yaptığı, yatmayanların yatanların gün içindeki videolarını izlediği fotoğraflarına baktığı, saksıdaki çiçeklerin öperek koklandığı, günü gelmemiş partilerin önceden yapıldığı, meyvalara selam verilerek yenildiği, bolca teşekkür edilip hatalarda özür dilendiği, cennet kokusunun alınabildiği, meleklerle beraber bir hafta geçirilebilmiş, mucize gibi bir dünyaydı burası. Meleklerin dönüş yolunda istek şarkıları "Bana bir masal anlat baba" oldu ve babalarına da kavuştular elhamdulillah :) Van'a selam, size yine hasret.. Duha ve Hana

6 Haziran 2020 Cumartesi

Okumuş Bir İşçi Soruyor / Bertolt Brecht

Yedi kapılı Teb şehrini kuran kim?
Kitaplar yalnız kralların adını yazar.
Yoksa kayaları taşıyan krallar mı?
Bir de Babil varmış boyuna yıkılan,
kim yapmış Babil’i her seferinde?
Yapı işçileri hangi evinde oturmuşlar
altınlar içinde yüzen Lima’nın?
Ne oldular dersin duvarcılar
Çin Seddi bitince?

Yüce Roma’da zafer anıtı ne kadar çok!
Kimlerdir acaba bu anıtları dikenler?
Sezar kimleri yendi de kazandı bu zaferleri?
Yok muydu saraylardan başka oturacak yer
dillere destan olmuş koca Bizans’ta?

Atlantik’te, o masallar ülkesinde bile,
boğulurken insanlar
uluyan denizde bir gece yarısı,
bağırıp imdat istedilerdi kölelerinden.

Hindistan’ı nasıl aldıydı tüysüz İskender?
Tek başına mı aldıydı orayı?
Nasıl yendiydi Galyalılar’ı Sezar?
E bir aşçı olsun yok muydu yanında?
İspanyalı Filip ağladı derler
batınca tekmil filosu.
Ondan başkası ağlamadı mı?
Yediyıl Savaşı’nı 2. Frederik kazanmış?
Yok muydu ondan başka kazanan?

Kitapların her sayfasında bir zafer yazılı.
Ama pişiren kim zafer aşını?
Her adımda fırt demiş fırlamış bir büyük adam.
ama ödeyen kimler harcanan paraları?

İşte bir sürü olay sana
Ve bir sürü soru.


Bertolt Brecht

23 Mart 2020 Pazartesi

"Kitap Okumak İnsan Öldürmekten Daha Zordur" / İhsan Fazlıoğlu


    Hepimizin okumak için daha çok vakit bulduğu şu günlerde, okumaya başlamadan önce, İhsan Fazlıoğlu'un 1 Aralık 2016 tarihinde Okur Dergisinde ki "Kitap Okumak İnsan Öldürmekten Daha Zordur" başlıklı söyleşisinden alınan şu satırları okumanızı tavsiye ederim. "..Bir niyetiniz ve amacınız yoksa okuma eylemi de herhangi bir anlam taşımaz. Nitekim ehl-i irfân şöyle der: Niyetinden şüphelenen yola çıkamaz; amacından şüphelenen yol alamaz… Niyetsiz ve amaçsız çıkılan yol ise, bedelini ödetir. Bu nedenle “Okumak için okumak” hem vakit kaybıdır hem de kapitalizme yarar; kaldı ki, M.Ö. 479’da ölen Kŏng Fūzĭ’nin ifadesiyle “düşünmeden yapılan her okuma zaman kaybıdır.” Okuma özelinde niyet ile amaç, sorun ve soru adını alır. Başka bir ifadeyle sorununuz yok ise sorunuz da olmaz; sorunuz yok ise, araştırma ve inceleme yapmanızın da bir anlamı bulunmaz; o hâlde tüm bu istidlâlin sonucu şudur: Okumanızın da bir anlamı yoktur. Elbette bilginin bir tür menzil işi olduğunu unutmamalıyız; büyük filozof Taşköprülüzâde’nin dediği üzere, her bilginin bir menzili vardır; o menzile varmadan, o bilgi nâzil olmaz; çünkü nuzûl, menzile tabidir. Yanıtlar, sorularımız ile birikimimiz arasındaki oranın ritmik ifadesindedir; oran yok ise cevap ile karşılansa bile anlaşılmaz, anlaşılamaz… Bu nedenle bulmak için acele etmek, arananın varlığını tehlikeye atar. Sabır tahammül etmek değil; güç biriktirmektir. Her ne olursa olsun feyz îcâbîdir; yeter ki zaman ve zemini gelsin… Unutmayalım ki, mekânı yola dönüştüren niyet sahibi bir kişinin adım atmasıdır. Bir niyet ile adım atmak da kişiyi basit bir yürüyenden, yolcuya dönüştürür." İhsan Fazlıoğlu 
Fotoğraf Tülay Özyılmaz  Ocak 2019 Hay-on-Wye kasabası 

15 Mart 2020 Pazar

Yürümeyi Anlatan Kitap


    'Yürümek dünya yaşamını esasa indirgemeyi gerektirir. Çok gerekli ve temel eşyaları almalıdır yanına yürüyüşçü...Bu bağlamda fazlalıkların bedeli zahmet, sıkıntı, ter ve öfkedir...Yürüyüş bakışın koşullanmadan uzaklaşması için bir yoldur, sadece mekan da değil, insanın kendi içinde de yol açar, dünyanın kıvrımlarını ve insanın kendi içinde ki kıvrımlarını bir duyarlılık ve birlik içinde katetmeye götürür... İçselliğin coğrafyasıyla birleşen dışarının coğrafyası. (denize ulaştıran yolu arayan bir ırmak gibi)' David Le Breton' un 'Yürümeye Övgü' kitabından 
#Güzelyalıdenizi #kuşlarveanneler

23 Şubat 2020 Pazar

"Gitmek mi zor kalmak mı zor?" / Zehra


    "Gitmek mi zor kalmak mı zor?" diye sordum kardan adama. "Bence her ikisi de zor." dedi. Sonra kendisinin bahçesinde piknik yaptık. Arkadan kedi çıkageldi.. Karda piknik namaz, sahilde denize taş atma kedi sevme, evde isimşehir resim mantı doğum günü partileri balon keman gitar evcilik derken veda vakti geldi.. Küçük prenseslerin, onlara alınınan ve maalesef yanlışlıkla alanlar tarafından kaçırılan uçan balonlarının ardından, Duha'nın "Üzülmeyin. Bizi mutlu etmek için verdiğiniz emek daha önemli.", Hana'nın da "Oh No I can’t blue it, got you, flying on the sky." demesi. :) Bir elmanın iki yarısı hediyelerini verdiler ve gittiler..Yine yeniden görüşmek dileğiyle inşallah.

14 Şubat 2020 Cuma

Mumlu Baklava ve Konfetili Patates / Zehra

    
    "Öğlen okulda dergide Endülüsün fotoğraflarını görmüştü, tabi önce derginin editörler kısmına arkadaşının ismi var mı yok mu diye bakmıştı, zaten yoksa adı dergiye bakmazdı, sonra acaba Endülüsü görmek nasip olur mu diye sormuştu kendine, nasipti neticede, dersler bitti, arkadaşları onu yemeğe götürdü, bir baktı Endülüs lokantası, sevindi, zaten işin mutfağından başlamayı severdi, sonra tatlı yiyelim dedi arkadaşları, tatlıcının tam ters istikametine gittiler, çünkü cami oradaydı yeşil güzel ev ordaydı bir sürü şey ordaydı, sonra geç olmadan döndüler tatlı yediler, vedalaştılar vapur tren, başka bir arkadaşı aldı onu cami önünden, tatlı yedirmek istiyorum sana diyerek, yediler tatlılarını vedalaştılar, ertesi gün ders tren vapur araba, annesi aldı onu iskeleden, bekliyordu birşeyler ama hala sürpriz olacağını bilemeden, annesi geldi elinde Salvador Dalinin akımından esinlenerek yapılmış bir tatlıya, sevince insan.. Dedi sonra kendine nasıl şükretsem bu kadar kıymetli anneye, eşe dosta, arkadaşa.."