3 Temmuz 2021 Cumartesi

Hâl / Zehra

    
    "Kalplerimize misafir ettiklerimiz ve kalplerine misafir olduklarımız": bu durumdan herkez huzur ve sükûnet buluyorsa, dünyanın büyük bir nimeti gerçekten. Mâna boyutunun güzelliği maddi boyuta da yansımakta. Yani kalplerine olduğu gibi evlerine de misafir olduklarımız, kendi evimizmiş gibi hissettiren evler, iş yerlerine misafir olduklarımız ve o misafirliklerde kahvaltı sofraları, akşam yemekleri, piknikler, çeşit çeşit peynirler, sıcaklarda ikram edilen kavunlu zencefilli dondurmalar, reyhan şerbetleri, Uygur yemekleri, midenize şifa olsun diye hemen hemen her sabah kaynatılan kereviz (aslında enginar, ama ben kereviz demeyi tercih ediyorum :) yaprağı ve kaşıkla ağızınıza verilen udi hindi yağı, yeni yerlerin ve lezzetlerin keşfi, belki dönmeden yine gelir diye yıkanması bekletilen nevresimler, kendi yoğunlukları içinde kütüphaneye gidikerken size de hazırlanan ekmek arası lezzetler, yeni tanışmalar gecikmiş buluşmalar, ayrı geçen zamanda okunan kitapların aynı olması şaşkınlığı, yeğenlerin büyümesi ve o ciddi bakışlar arkasındaki müthiş gülüşleri, ayaklar dinlendirilirken izlenen filimler, adlarına birtürlü karar verilemeyen, hava durumunu beden diliyle anlatan, saklambaç oynamayı seven kedilerin tatlılığı, çok sıcak zamanlarda terler içinde buluşmalar, yürüyüşler, muhabbetler, teselliler, moreller ve hediyeler. Misafirlik öyle güzel bir bütün ki, yani madde ve mânanın birliği, onların idrâki ve şükrü meselesi.. Not: Ben onları farketmeden her karede yer alan martılar, sizinle uzaktan ve anlık değil yakından tanışmak güzel olurdu ve Süleyman peygamber gibi konuşabilmek, nasip..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder