20 Ocak 2014 Pazartesi

Kaygı ağacının dalına konan serçe / Gökhan Özcan


GÖKHAN ÖZCAN
İnsanın bir dış sesi var, bir de iç sesi... Dış sesi haddini her aştığında, iç sesi haddini hatırlatır insana. Dış sesin gürültüsünün iç sesi duyulmaz hale getirecek kadar çoğaldığı yerde, insan kendinden haber alamaz artık.
Bütün bu medyatik faaliyet, bütün bu iletişim salgılaması sadece insan kendini duyamasın diye!
'Açlıktan ölmeye bırakılan bir çocuğun içimizi acıtan bu dramatik görüntülerinin ardından kısa bir reklama gidiyoruz. Hiçbir yere ayrılmayın, birazdan ekranların en marifetli gurmesi filanca sizler için harika bir portakallı ördek yapacak!'
Üstünde çok düşünülmüş sözler ağırlaşır, bir çırpıda dilden dökülemez hale gelir, boğazda düğümlenir kalır daha çok.
Bastırılması en zor ses vicdanın sesidir, bu devrin insanı bunu bile başarabiliyor!
Vahşetin, zulmün, ihanetin kol gezdiği ve fakat hiç kimsenin kötülüğün zerresini bile kendine yakıştırmadığı bir zamanda mahşeri bir suçüstüden korkmalı herkes!
'Ben artık insanlardan her şeyi bekliyorum!' dedi ürküntüyle gazete okuyan kadın. 'Peki ya insanlığı?' diye sordu mırıldanarak adam.
Kim olduğumuz, neyi görmeye cesaret edebildiğimizle çok yakından ilgilidir.
İnsanoğlu cebinde hiç bu kadar çok kimlik kartı taşımamıştı tarih boyunca. Ve hiç bu kadar az bilmemişti kim olduğunu!
Palyaçolar eskisi kadar rağbet görmüyor günümüzde, kimsenin komik olmak için yüzünü boyamasına gerek kalmadı çünkü!
'Dünyada neler olup bittiğini artık hiç anlayamıyorum, çıldıracağım!' dedi yılgınlıkla kadın. 'İnan bana' dedi adam ona dönerek, 'asıl anlasaydın çıldırırdın!'
Sabahları evinden çıkan bütün insanlar, akşamları evlerine azalmış olarak dönüyorlar artık.
Kendinden emin olma duygusu, zihin kilitlenmesinin en bariz belirtisidir.
'Sizi bir yerden hatırlıyor gibiyim' dedi otobüste yanımda oturan adam. 'Bunu ben de söylüyorum kendime sık sık' dedim gülümseyerek...
Hep dört yapraklı yoncanın peşinde insanlar, oysa üç yapraklı yoncanın sıradanlığında gizli asıl ihtişam!
O kadar çok 'olmazsa olmaz' iliştirdiler ki içimizin köşe bucağına, 'olmasa da olur'a sığındı mecburen bütün hassasiyetlerimiz!
Oyuncak endüstrisinin evlerimizde kurduğu kirli tahakküm, çocuklarımızı tüketim bezirganlarının biçare oyuncakları haline getiriyor.
Bu devran böyle sürüp giderse, birkaç kuşak sonra domateslerin artık domates kokmadığını farkedecek tek bir kimse de kalmayacak bu gezegende!
Şunu unutmayalım ama, O 'ol' deyince olmayanlar olur, 'olma' deyince olanlar olmaz.
'Aziz Allah' diye cıvıldadı daldaki serçe... Baktım ki ikindi ezanı okunuyor!

http://yenisafak.com.tr/yazarlar/GokhanOzcan/kaygi-agacinin-dalina-konan-serce/49248

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder